22 Temmuz 2008 Salı

Nur Çintay, Seri katil mi, Munchausen sendromlu mu?

(22/7/08, Radikal)

Fatma Akkuş’un, 13 yaşındaki kızına şeker hastası olmamasına rağmen insülin yaptığının ortaya çıkması, annenin daha önce beş-altı yaşlarında ölen altı çocuğunu da insülinle öldürmüş olabileceği şüphesini yaratmış. 13 yaşındaki kızın olup biteni anlatması üstüne, anne “Kızım hastalanırsa kocam, kızımla ve benimle ilgilenir düşüncesiyle çocuklarıma ilaç veriyordum” demiş. Savcı da, eşinin ilgisini çekebilmek için bu haltı yediğini itiraf eden kadın için ömür boyu hapis istemiyle dava açmış. Şimdi, daha önce ölen altı çocuğun üzerine de bu teknikle gidilip gidilmediği araştırılacakmış.
Çocuklarının seri katili olabilecek bir anne fikri bile fazla korkunç, şimdilik 13 yaşındaki kızını hasta olmadığı halde ilaç vererek hasta eden, geç kalınsa belki de ölümüne sebep olabilecek bir anne var elde.
Normal kafayla olacak iş mi? Yoksa ‘Munchausen by Proxy’nin eli mi? ‘Munchausen by Proxy’nin eli ayağı bu kadar uzun mu, yani sonuna kadar götürüyor mu tuttuğunu? Birtakım
takıntılı illetler icat edip süründürmek kesmiyor mu?
Altı yaşındaki oğlu Furkan’ı kireç çözücü içirerek öldürmeye çalıştığı gerekçesiyle yargılanan Eda Göcet vakasını hatırlar mısınız? O da bir yıl önce ölen kızı Hale Nur’u zehirlemekle suçlanmıştı. Benim böyle hiç unutamadığım gazete tipleri, haberleri var. Munchausen sendromunu mainstream medya gündemine sokan M.B.D. ile annesi Nurgül D. de onların önde gelenlerinden.
Hani yedi yaşındaki M.B.D. teşhis konulamamasına rağmen toparlanamıyor, asıl tuhafı, annesi yokken iyileşip annesi devreye girdiğinde fenalaşıyordu. Annesinin her ziyaretinde solunum durma nöbetleri yaşayan küçük kızın durumundan işkillenen doktorlar, Nurgül D.’yi izlemeye başlamışlardı.
Bir gün valide hanım nöbettekilere pasta dağıtıp kızının yanına girdiğinde, o ana kadar iyi olan kız yine kusmaya başlamış, solunumu da durmuştu.
Daha da dikkat çekici ve garip olan, o esnada annenin zerre paniklememesi, yardım istememesi, tam tersi hastane personelini ‘Mideniz bulanmasın, siz pastanızı yiyin, en hallederim’ diye uzaklaştırmaya çalışmasıydı!
Odaya girenler iki tane kanlı enjektör bulmuş, anne bu enjektörlerle ilgili çelişkili cevaplar vermişti. Bunun üzerine annede Munchausen sendromu olabileceği düşünülmüş, savcılığa başvurulmuş, gündemimiz de 18. yüzyılda yaşamış olan Alman Baron’la tanışmıştı.
Munchausen sendromu, adını sahte hikâyeleriyle nam salmış Alman Baronu Karl Fredrich von Munchausen’e borçlu. Bu illetten mustarip olanlar da gerçekte var olmayan hastalıkları icat konusunda envaiçeşit yalan dolan uyduruyor. İlgi çekmek için toplam 425 kere hastaneye yatan da var, ihtiyaç duymadığı cerrahi müdahalelerin yapılması için tutturan da, kendini yaralayarak enfeksiyon kaptıran da. Bunlar iki lokma alaka için kendilerine fiziksel hasar veriyorlar, ama hep ve sırf kendilerine.
Bu Munchausen’in bir de ‘by Proxy’ modeli var ki, o bin beteri. Aile, ilgiyi üzerine çekme saplantısını, çocuk üzerinden gerçekleştiriyor. Çocuğa dair komplike hastalıklar yaratıyor, türlü maddelerle çocuğu hasta ediyor,
resmen istismar ediyor. Çocuğunu arıya sokturan, bilerek zehirleyen var. 200 küsur kere hastaneye yatıran!
Olayın mimarı genellikle anne. Etrafla, hastane personeliyle işbirliği içinde oluyor. Sağlığa ilişkin ilgisi ve bilgisi olan, tıbbi gelişmelere minnettar, ‘hastane çevresini süsleyen biri’ olarak tanımlanıyor, iyi mi?!
Turuncu renkte kusma vakası çok şahanedir mesela: Sadece iki aylık bir bebek, turuncu kusma ve turuncu çiş şikâyetiyle hastaneye yatırılıyor. Her şey normal. Taburcu edildikten 10 gün sonra şikâyetler yine başlıyor. Tetkikler gösteriyor ki gene her şey normal. Peki bebeğin tam da turuncu kustuğu bir anda ağzında ne bulunuyor dersiniz? Yaratıcı annenin belli ki sanatçı ruhuna da işaret eden turuncu renkte kuru boya!
Munchausen by Proxy mağdurlarından altı yaşındaki kızın ise hastane, tahlil, tetkik hayatı yaşından beklenmeyecek denli yoğun. 12 kere hastaneye yatıyor, 6 kere anestezi alıyor, 7 ciddi radyolojik tecrübe, 16 ayrı konsültasyon, tam 150 kere mikrobiyolojik kültürÖ Sebep ne olabilir? En nihayetinde annenin, çocuğun çişine, kendi regl dönemindeki mahsulünü karıştırdığı saplanıyor!
Acaba Fatma Akkuş da sıradan bir cani mi, yoksa Munchausen by Proxy’yle yanıp kavrulan bir hasta ruh mu?