19 Ağustos 2008 Salı

Bir Nur Çintay yazısı ile geri dönüşü kutlayalım.

Jerry Springer’ın yerlisini bekliyoruz! - Radikal 20-08-2008

Semranımlara, Tülin’le Caner’e aşina bir geçmişten geliyoruz. ‘Hoşlantı’ diye kelime icadına da şahitlik etmişiz, kafa göz yarmalara da, bir annenin oğluna “Ben haber veririm sana âşık olduğun zaman” dediğine de. ‘Ben Evleniyorum’, ‘Biz Evleniyoruz’, ‘Bir Sevda Masalı’, ‘Kalplerde İkinci Bahar’, ‘Gelinim Olur Musun?’, ‘Size Anne Diyebilir Miyim?’ zincirinden sonra artık bizi heyecanlandırabilecek bir izdivaç programı mümkün mü?
Oturduğum yerden ‘Hayır’ derdim.
Ama arası çok açıldı da özledik diye mi, sıcak ve nemden muhallebileşmemizin de etkisiyle mi, ihtiyacımız varmış galiba bu müptezel
sulara yine açılmaya.
Uzun zamandır en hipnotize olarak izlediğim ekran olayı, sarı&dobra halleriyle kendinden bir Seda Sayan Junior çıkartan Songül Karlı ile büyük Türk şairi Uğur Arslan’ın beraber sundukları ‘İki Gönül Bir Olunca’ adlı yamama, müesseselendirme, ev sahibi etme programı (Salı geceleri Fox’ta yayımlanan bu müthiş mi dehşet, sakil mi trajik yapım, gündüzleri de ‘Su Gibi’ adı altında devam ediyormuş, yine aynı ikilinin trafikerliğinde, bunca zaman farkına varmamış olmak şahsi cehaletim).
‘Ben Evleniyorum’/‘Gelinim Olur Musun?’gillerin üstüne, akla gelmesi muhtemel soru:
Bunda evvelkilerden daha yeni, eğitici, öğretici, eğlendirici ya da utanç verici, velhasıl magnetleyici ne olabilir ki?
Bekâr bir insan evladı, çiftin teki olmak uğruna kendini öbür reality show’lardakinden daha fazla nasıl rezil kepaze edebilir ki? Ar damarı çatlatma hudutlarındaki bütün elektrikli teller, çitler, mayınlar zaten çoktan temizlenmemiş miydi ki?
Bir kere şöyle bir ayrımdan bahsedebiliriz: Eskiden evin içindeki tanış-koklaş, uzun
saatlere, haftalara yayılıyordu. Oyun, cilve, türlü numara vardı, sadede bu kadar hızlı, doğrudan, direkt, perdesiz gelinmiyordu. Burada ise net beş dakikamız var. Bu kadar
masummuş gibi sunulan bir müstehcenliğe rastlamak kolay değil.
‘İki Gönül Bir Olunca’da evlenmek isteyen şak diye çıkıyor ortaya, çayırda çimende ağaçlara sarılarak kendini tanıttıktan sonra ‘dürüst’ ve ‘kaliteli’ bir bay/bayanla (asla erkek ya da kadın değil) hayatını birleştirmek istediğini söylüyor ve soruyor boşluğa: ‘Aşkım, benim için ne çılgınlık yaparsın?’
Bu mariyajpereste talip olanın, aşkının kanıtı olarak bir çılgınlık yapması şart. Ve öğreniyoruz ki bu arazideki en büyük çılgınlık, böğürerek şarkı söylemek!
Biri ‘denizleri yaktı’ şimdiye kadar, biri saçlarını kırmızıya boyattı, bir başkası da pedikür yaptı, onun dışında çılgınlık dedin mi yapılacak şey belli: Şarkı söylemek. Ama maymunlaşarak.
Sonra bu insanlar stüdyoda bir araya getiriliyor ve kendilerine beş dakika veriliyor. Konuşup karara varacaklar: Birbirlerini daha yakından tanımak istiyorlar mı, yoksa ‘Zahmet etmişsiniz, ama ben 42-47 aralığı demiştim, sizse 48’siniz, yani o yüzden mümkün değil!’ mi?
Bu pornografik beş dakika çok acayip bir dilim işte. ‘Hoşgeldiniz, nasılsınız?’den sonra pervasızca sorulan ilk soru: ‘Eviniz kendinizin mi?’ Akabinde: ‘Eşinizden niye ayrıldınız?’ Küt diye: ‘Aylık geliriniz ne kadar?’ Belki birkaç da huyu, suyu sorusu. Hızlandırılmış kavun seçimi.
Nihai niyeti ekran kariyeri olan röfleli (hâlâ) ve solaryumlu (hâlâ) çokbilmiş kızlar ve gündüz kuşağı sunucu adayı oğlanlar değil, daha acıklı, hikâyeli, hakiki tipler. Eciş bücüşler. Sakil de bir eşleştirme: Sırık gibi kadının karşısına bir cüceyi getirmek mesela.
Mahremiyetin yerle bir, freak kullanımının üst düzey olması, tarzlar apayrı olsa da akla düşürmüyor değil: Artık yerli bir Jerry Springer şovunu da hak etmiyor muyuz?
Bir ara Flash TV’de benzer bir girişim olmuştu ama Jerry Springer’ın düzeyini tutturmak kolay değil. Bir süredir MyMax’te orijinalini seyrederek de Recep İvedik ötesi sulara geçebiliyoruz ama gönül yerlisini de arzulamıyor değil. Önümüz kış, sırf reyting değil gazetelerin ikinci sayfalarıyla pek çok köşe de garanti. Jerry Springer’ın yerine Reha Muhtar düşünülebilir, ama benim içimden asıl Aziz Üstel geçiyor. Zıtların çekimi.
Onca ucube nereden mi bulunur? Onca hikâye nereden mi çıkarılır? Bizim milletin ar damarı bu kadar da çatlamamış mıdır?
Boş endişeler bunlar. Bence artık hazırız. Yapan kazanır.